ՆՈՐ
ԼՈՒՐԵՐ ՅՈՒՇԱՏԵՏՐ ԳԻՐՔԵՐ ԱՐԽԻՒ ՄԵՐ ՄԱՍԻՆ  ՆԱՄԱԿ ԽՄԲԱԳՐՈՒԹԵԱՆ
Share on Facebook Share on Twitter Share via e-mail
80. Տարի

ԳԻՐՔ

© NorMARMARA 2001 - 2019
Share on Facebook Share on Twitter Share via e-mail

Patriklik seçiminin gündemi tamamen işgal etmeye başladığı şu günlerde adaylar ve adayları destekleyenler arasındaki tartışmalar,

bildiriler ve açıklamalar peşpeşe gazetemiz yazı işlerine gönderiliyor. Tartışmanın düzeyinin ve kullanılan dilin cemaatimizin kadim gelenek

 ve göreneklerine uygun olmadığını üzülerek tespit etmekle birlikte gazetecilik görevimizi yerine getirmek adına bize gönderilen bildirileri olduğu gibi, değiştirmeden  okurlarımıza sunuyoruz.


DEĞABAH SAHAK SRPAZAN MAŞALYAN İLE GÜNDEM ÜZERİNE…

Patriklik seçimi süreciyle ilgili oldukça fazla soru ve sorunların biriktiğini görerek, bilgi kirliliğinin yarattığı boğucu bir sisin ortalığı kapladığı bu dönemde şahsım Sahak Episkopos Maşalyan, Patriklik Kaymakamı (Değabah) olarak bana yöneltilen sorulara yanıt vermek istiyorum. Özellikle Karekin ve Sebuh Srpazanların son çıkışları ışığında bazı temel konulara farklı bakış açısıyla da bakmanın mümkün olduğunu halkımıza anlatmak zorunluluğu doğmuştur.

TALİMATNAME GELDİĞİNDE SORUN OLDUĞUNU BE­LİRT­TİNİZ. BİR HAK İHLALİ OLDUĞUNU TESPİT ETTİNİZ. HATTA İS-TANBULLU EPİSKOPOSLARA HAKSIZ AVANTAJ SAĞLADIĞINI SÖYLEDİNİZ. BİZ SİZDEN BU TALİMATNAMEYE İTİRAZ ETMENİZİ BEKLERDİK. BU TALİMATNAMEYLE DEVAM EDİLMESİNİ SAVU-NARAK YA KENDİNİZLE ÇELİŞTİNİZ YA DA POLİTİK DAVRANDINIZ.

Ben Talimatnameye ilişkin duyurumda sorun olduğunu be­­lirledim ve bu sorunun nasıl aşılması gerektiğini de belirttim. Bu tek başına Değabah’ın bir sorunu değildi. Duyurumda şunu söylemiştim:

“Şahsım Değabah olmakla birlikte aynı zamanda bir patrik adayıdır. Talimatnamenin bu şekliyle şahsıma ve makama bağlı diğer episkoposlara seçimde, haksız bir avantaj sağlama olasılığı vardır. Bir sorun olduğu açıktır. Hepimizin en uygun çözümü bulabilmek gibi tarihi bir yükümlülüğü olduğu da bir hakikattir. Bu sorunlu hususun değerlendirilerek bir sonuca bağlanmasının tarihi sorumluluğunu tek başıma üstlenmem söz konusu olamaz.  İlgili mercilerimizle her düzeyde, özellikle Seçim Müteşebbis He­-yeti’nde, bu sorunun müzakere edilerek bir karara bağlanması gerekmektedir. Seçim sürecini yöneten Değabah olarak çıkacak sonucu saygıyla karşılayarak gerekli adımları atmayı taahhüt ediyorum.”

Açıklamamda da belirttiğim gibi bu süreç; Seçim Müteşebbis Heyetiyle birlikte diğer ilgili mercilerimiz olan Müteşebbis Heyeti göreve çağıran Ruhani Meclis (9 üye), Kilise Yönetim Kurulları başkanları, Değabah ve Değabahı seçen Ruhaniler Genel Meclis ile müzakere edilerek karara bağlanmıştır.

Buralarda yapılan karşılıklı tartışma ve oylamalar sonucu bu talimatnameyle devam edilmesi ve 11 Aralık’ta Patrik seçiminin yapılmasına karar verildi. Sonuç hiçbirimizin içine sinmemekle birlikte demokratik süreçlerle varılan bu ortak görüşe, halkımızın büyük bir kısmının anlayışla karşılayarak onay verdiğini görüyoruz.  

ANCAK SİZ DE DEĞABAH OLARAK AĞIRLIĞINIZI KOYDUNUZ VE BÖYLE BİR KARAR ÇIKMASINDA ÇOK ETKİLİ OLDUNUZ GİBİ BİR ALGI VAR. İTİRAZ EDİLMEMESİNİN BİRİNCİ SORUMLUSU SİZ OLABİLİR MİSİNİZ?

Bu eleştiri veya yoruma ne yazık ki katılamıyorum. Ne birinci sorumluyum ne de tek sorumluyum. Ben bu tartışmanın taraf­-larından biriydim sadece ve tartışmaya katıldım. Bu talimatnamenin sorunlu olduğuna ilişkin yüzde yüz mutabıkız. Ama sorun ve tartışma bu değildi ki. Tartışma; “itiraz edilsin mi, edilmesin mi, hangisinin sonuçları daha yararlı olur”, tartışmasıydı. Tek tezli bir tartışma olmaz. En az iki görüş olmalı. Biraz daha açalım:

İlk görüş; itiraz edilmeliydi. Benim de belirlediğim gibi, “Daha önceki 1961, 1990 ve 1998 seçim talimatnamelerinde “babadan Türk” olan yurtdışı episkoposlarına sağlanan patrik seçilebilme olanağı, mevcut Talimatnamede yer almamaktadır. Bu durum seçim ortamını fakirleştirecek ve halkımız daha geniş bir aday yelpazesiyle bir seçim yapabilme olanağından mahrum kalacaktır. Üstelik ruhban okulu olmayan ve çok sınırlı sayıda din adamı yetiştirebilen Patrikliğimizin gelecekte patrik adayı bulmakta büyük sıkıntı çekeceğini de göz önünde bulundurmak zorundayız.”

İkinci görüş ise; itiraz edilirse seçim öngörülemez bir şekilde uzayabilir şeklinde. Bu durumda yıllar boyu seçim yapmamız mümkün olmayabilir. Patriksizliğe artık halkımızın ve sistemin tahammülü kalmadı. Talimatnamenin öngördüğü üç mümkün adayla seçime gidilmeli ve cemaat olarak önümüzü görmeli; biriken ve devleşen sorunlarımızı vakit kaybetmeden çözmeye başla­-malıyız. Cumhuriyet döneminde iki adaydan fazlasıyla patrik seçimi yapılmamış, hatta tek adayla olduğu durumlar bile mevcuttur. Talimatnameler her seçime özel bir kereliğine, zamanın ihtiyaçları göz önünde tutularak veriliyor. Gelecekteki talimatnamelerde de geçmiş örneklerde olduğu gibi kolaylık sağlanacaktır.

Görüldüğü üzere ikinci tez hiç de yabana atılır bir görüş değil. Geleceğimizi kökten ilgilendiren ve sessiz çoğunluğun arzuladığı bir görüştü. İyi olmayan iki seçenekten birinin diğerinden bir nebze daha iyi olduğu kararıydı. Benim de savunduğum tezdi.

YETKİLİLERLE YUMUŞAK BİR ÜSLÜPLA BU KONUDA KONUŞULABİLİR VE EN AZINDAN ONURLU BİR DURUŞ ADINA İTİRAZ EDİLEMEZMİYDİ.

Özellikle belirtmek isterim ki, yetkililerle sözlü diyalog ve yumuşak üslup her zaman mevcuttu ve halen de mevcut. Resmi merciler Müteşebbis Heyetle, özellikle Heyet başkanıyla talimatnamenin yazılmasının her aşamasında çok olumlu ve yapıcı bir diyalog içindeydiler. Heyetin, delege sayısının artırılması, seçmen ve delege yaşının 18’e çekilmesi ve talimatnamenin daha açık bir dille yazılması gibi pek çok talebi kabul gördü. Hazırlanmış Talimatnameye en son halini vermek üzere İçişleri Bakanlığı yetkilileri Patrikhanede Müteşebbis Heyeti başkanı Sn. Hosrov Köletavitoğlu ve Sarven Sertşimşek’le toplanıp çalışırken ben de oradaydım. 1863 Nizamnamesinin patrik seçilme şartlarından “İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak” şartının ruhanilerimiz ve halkımız tarafından sorun yaratacağı ve buna mutlaka itirazlar yükseleceğinden, mümkünse bunun önceki talimatnamelerin ruhuna uygun düzeltilmesi gerektiği tarafımızdan ısrarla belirtildi. Kendilerinin kesin cevabı bu kuralın bilinçli koyulduğu ve devletin en üst mercilerinin iradesi olduğu ve tartışmaya açık olmadığıydı. Talimatname geldikten sonra da yetkililere, yapılacak bir itirazın kendileri tarafından nasıl karşılanacağı soruldu. Alınan yanıt olumsuzun ötesinde oldukça sertti. Bize başka bir talimatnamenin gelmesinin mümkün olmadığı açıkça belirtildi.

YİNE DE ONURLU DURUŞ ADINA İTİRAZ EDİLMELİYDİ, NE KAYBEDERDİK?

İtiraz o denli basit bir olay değildi. Yazılı olarak yapılmalıydı. İtiraz dilekçesiyle birlikte seçim süreci donacak ve yanıt gelene kadar askıya alınacaktı. 60 gün yanıt gelmediğinde, belki bir 60 gün daha beklenecek, yine yanıt gelmezse hukuksal süreçler başlatılacaktı. Yani mahkeme açılacaktı. İçişleri bakanlığı mahkemeye verilecekti. Böyle mahkemelerin yanıtlanma süresiyle ilgili bir tecrübemiz oldu. En az sekiz yıl!

SEÇİME KATILAMAYAN EPİSKOPOS KARDEŞLERİNİZİN, KAREKİN BEKÇİYAN SRPAZANIN DEDİĞİ GİBİ HAKKI GASP EDİLEN 10 SRPAZANIN HAKLARI NE OLACAK?

Gerçekçi olmak adına, Karekin Srpazan bir sıfırı fazla yazmış. Hakikat şu ki, seçime eski talimatnamelerdeki gibi “babadan Türk” olma şartıyla katılmak mümkün olsaydı, patrikliğimiz dışından sadece bir Episkopos katılacaktı. Bu işin pratik gerçeği. Ama içimizden yükselen bazı sesler, teorinin büyüsüne kapılmış, abartılmış aday hakları taleplerini, birkaç yıl daha Patriksiz kalma bedeliyle ödetmek istiyorlar. Muhtemel adayların dokuzu, aklının ucundan bile geçirmiyor patrik olmayı. Hiç geçirmediler. Daha önceki seçimlerde de olaya dahil olmadılar. Böyle bir niyetleri var idiyse ara sıra burada olurlardı bir şekilde. Aslında dürüst olalım, bize hizmet etmek gibi bir sorumlulukları da yok. Çoğu yaş olarak uygun değil ve emekli. On muhtemel srpazandan sadece Sebuh Srpazan patrik adaylığı için niyet beyan etti. Bu değerli, yetenekli ve becerikli ruhanimizin Talimatname şartları nedeniyle seçime katılamaması İstanbul ve patriklik seçimleri için önemli bir kayıp olduğu konusunda benim de hiç şüphem yok. Kendisi bu Talimatnamenin kendi önü kesilme amacıyla verildiğini söylüyor. Doğru olabilir. Ama bu kararla cebelleşmenin, resmi makamlarla süreci zora sokma çabalarının bize zaman kaybından başka bir şey kazandıracağına inanmıyorum. İşte bu benim tarafım!

BU DURUŞUNUZ BAZILARINI KIZDIRDI VE BU SİZE OY KAYBI OLARAK YANSIMAYACAK MI?

Evet, öyle olacak, biliyorum. Ama liderlik böyle bir şey. Elinizi bağlayıp bir köşede sessiz oturamıyorsunuz. Ben susayım, herkes konuşsun, tartışsın. Bu arada ben de fırsattan faydalanır, aradan sıyrılırım, diyemezdim. Ben pek çok ortamda söylediğimi tek-rarlayayım. Artık bizim bir patriğe mutlak anlamda ihtiyacımız var. Bu kararım bana seçimi kaybettirse de artık bir patrik seçmeliyiz.  

PEKİ BU TARTIŞMADA ARAM SRPAZAN’IN DURUŞ SERGİLEDİĞİ TARAF NEYDİ?

Biz bu konuyu müzakere ettiğimiz her ortamda Aram Srpazan, “Talimatname ile seçime gidilsin” kararının arkasında durdu. Ruhani Mecliste, Ruhaniler Genel Meclisinde, Yönetim Başkanları ve Müteşebbis Heyet toplantısında, tek bir itiraz sözü etmedi.

SİZE PEK ÇOK KİŞİNİN ŞU ÖNERİSİ OLDU: “BİZ SİZDEN DEĞABAH OLARAK HOŞNUDUZ. BİZ BU HAK MÜCADELESİNİ VERELİM, SİZ DE DEĞABAH OLARAK OTURUN. BİZİM İÇİN SORUN YOK,” DEDİLER.

Ama benim için sorun var. Aram Srpazan vekillikte örümcek bağladı ve bu bize çok pahalıya mal oldu. Sahak Srpazan da Değabah olarak örümcek bağlamaya hiç niyetli değil. Biraz gayret, seçim tarihine çok az kaldı. Patriğimizi artık seçelim ve büyük bir kamburdan cemaatimizi özgür kılalım.  

KAREKİN VE SEBUH SRPAZANLARIN MEVCUT HER İKİ ADAYIN DA SEÇİME KATILMAMALARI YÖNÜNDEKİ ÇAĞRISINI NASIL KARŞILIYORSUNUZ?

Yukarıdaki açıklamalarımın ışığında ele aldığımızda, bilerek ya da bilmeyerek Karekin ve Sebuh Srpazanlar çözümsüzlüğü bize bir çözüm olarak sunuyor. Yıllarca sürecek ve sonucun ne olacağı meçhul bir kaos ve bekleme süresini göze alamayız. Ucu açık soyut bir “hak arama” adına, somut olarak 11 Aralık’ta Patrik seçme hakkımızdan vazgeçemeyiz. Cemaat olarak bunu kaldıra-mayız. Yaşadığımız ülkenin siyasal ve hukuksal konjonktürü hiç de bu romantizmi haklı çıkaracak durumda değil. “Çarşıdaki pirin-cin peşinde koşarken, evdeki bulgurdan olmayalım.” Bu seçimi, elini taşın altına koymuş insanların sağduyusuyla gerçek-leştire-ceğiz. Biz İstanbullu Ermenilerin makus talihi diğer dünya Erme-nileri tarafından anlaşılamamak olmuştur. Hep uzaklardan bize nasıl Ermeni olmamız gerektiğini telkin ededururlar. Hep bizden kahra-manlık beklerler. Hatta yok olma pahasına gözü kara olmamızı ve dünya Ermenilerinin Türkiye’yle olan sorunlarında sözcüleri olma-mızı talep ederler. İstedikleri olmayınca da bize dersimizi vermeye kalkar, onur, korkaklık ve mertlik nutukları atarlar. Şimdi ise nasıl din adamı olmamız gerektiğini bize öğretmeye kalkıyorlar. Onlardan bizi anlamalarını beklemiyoruz. Bizi biz anlayalım, bu yeter.

DEĞİŞİME YÜRÜYELİM


Türkiye Ermenileri 85. patriğinin seçim süreci, toplumsal yaşamımızda geleceğe dair ciddi endişeleri gündeme getiren bir dönemin kapılarını aralamış bulunmaktadır. Bu dönemi minimum zarar ve kayıpla aşabilmek için hepimize sorumluluk düşmektedir. Bugün artık gerçekçi bir değerlendirmeyle, yolumuza devam etmek için sağlıklı bir muhakeme yapmak zorundayız.

Bugüne dek cemaat yaşantımızda, ruhanilerin görev başına getirileceği seçimler zamanında hep tarafsız kalmayı yeğledik. Mevcut patrik seçimi sürecinin başlangıcında da aynı ilkeye sadık kalma eğilimindeydik. Nitekim bu niyetimizi, Karagözyan Vakfı Kınalıada Dinlenme Evi’nin geçtiğimiz Temmuz’da gerçekleşen resmi sezon açılış yemeğindeki konuşmamızda da belirttik. Hatta kişisel bir sohbette bu yaklaşımımızı Patrik Kaymakamı Sayın Episkopos Sahak Maşalyan ile de paylaşmayı uygun görmüştük. An­cak aradan geçen zaman zarfında toplumumuz bir dizi olum­suzluğa, entrikalara ve haksızlıklara tanıklık etmiş bulunmaktadır. Her kesimde haklı infial yaratan bu olumsuzluklar, çoğu insanı olduğu gibi, bizi de gayri ihtiyari olarak taraf haline getirmiş durum­dadır. Bizi tarafsızlık kararımızı gözden geçirmeye zorlayan koşullar herkesin malumu olsa da, bu aşamada gerekçelerini cemaatimizle ayrıntılı olarak paylaşmayı zorunlu addetmekteyiz. Dolayısıyla aşa­ğıdaki noktaları kamu oyumuzun dikkatine sunmak arzusundayız.

1- Toplumumuz ne yazık ki çok tartışmalı koşullarda patrik seçimine gitmektedir. Müteşebbis Heyet taraflı ve antidemokratik uygulamalarıyla toplumsal itibarını erkenden yitirmiş bulunmaktadır. Heyet son derece tartışmalı bir talimatnameyle seçime gidilmesinin yolunu, ilgili resmi mercilerle bizzat yaptığı temasların sonucunda açmıştır. Hazırlık sürecine hiç müdahil olmasa, belki de devletimiz çok daha olumlu içerikte bir talimatname hazırlamış olabilirdi. Talimatnamenin alt yapısı için Ankara’da kimin yandaşlarının ne kulisler yaptığı gün yüzüne çıkmış bulunmaktadır. Bu cemaat, 12 adaydan 10’unun tasfiye edilmesiyle, iki aday arasında tercih yapmak için mi 12 yıl patrik seçimi beklemek zorunda kalmıştır? Kimse tüm bunların artık fiilen bir anlamının kalmadığını düşün­memelidir. Evet, belki seçim sürecinin bu aşamadan sonra kesintiye uğraması gerçekçi değildir; ancak bu ortamı yaratanların mevcut tepkiler ortamında timsah göz yaşları dökerek kendilerini kamufle etmeye çalışmasına, hele hele pişkinlikle kendilerini aklamaya kalkışmasına kesinlikle hoşgörü sergilenmemelidir. Sayın Episkopos Maşalyan’ın bu süreçteki tavrının bir ruhaniye uygun olmadığı, entrikalara karışmış olduğu açıktır. Ruhani biraderlerini haksızlıkla ekarte ederek patrik seçilmek içine sinecek midir? Bu tavırlar aynı zamanda, ister istemez akıllara başka sorular da getirmektedir: Yoksa patrik seçileceğinin başka güvenceleri mi vardır? Bu cemaatin ortak iradesinin dışında başka dayanakları mı vardır?

Mevcut adaletsiz seçim ortamının baş müsebbibi Sayn Epis­kopos Maşalyandır. Bu tartışmasız gerçekten dolayı kendisinin karşısındayız. Kendileri daha yakın geçmişte, lağım kokuları geldiğini iddia ettikleri bir kurumun başına geçmekte mahsur görmemişlerdi. Toplumumuzun bunları unuttuğu ya da bunlar üzerinden bugün üretilen gülünç popülizme inandığı sanılmasın. Toplumumuzun bu gidişatı hazmedemeyeceği aşikardır.

2- Seçim öncesinde, toplumsal yaşamımızda istifa arsızlık­larıyla tanınan bazı talihsiz kişiler, bir dörtlü çıkar ittifakı oluşturarak Patrikhanemizi kuşatmış bulunmaktadır. Cemaatimiz bu yadsınamaz gerçeği artık fark etmiş bulunmaktadır. Liderliğe soyunanların perde arkasından hareket etmesi, toplumumuzda hayal kırıklıkları uyandır­maktadır. Önümüzdeki patrik seçimi, bu dörtlü çıkar ittifa­kının oyunlarını bozmak için hayati önem taşımaktadır. Halkımız bu tuzağa düşmeyecek kadar olgun ve bilinçlidir. Cemaatimiz bu oyunu boza­bilecek güçtedir. Bu ittifakın emellerinin engellenmesi yarınlarımızın ipotek altına alınmaması için büyük önem taşımaktadır.

Bu dörtlü çıkar ittifakı önümüzdeki dönemde cemaatimizi, tüm kurum ve kuruluşlarımızı tahakküm altına alma arzusundadır. Biz başkalarının etkisi altında kalacak, başkaları tarafından yönlen­dirilecek bir patrik istemiyoruz. Biz Patrikhaneye bir emanetçi ara­mıyoruz. Biz Patrikhanemizi ne oldukları belli olmayan, muğlak statülü insanlara emanet etmek istemiyoruz. Biz bir lider seçeceğiz.  Geleneklerimiz doğrultusunda patriğimiz cemaatimizin lideri konu­mundadır. Hem hizmetleriyle toplumsal yaşantımızı canlan­dıracak, cemaatimizin sorumluluğunu taşıyabilecek, hem sorunla­rımızın çözümü için irade ve kararlılık sergileyebilecek, hem de temsil kabiliyetiyle devletimize katkı sunabilecek, güçlü bir lider seçeceğiz. Başkalarına emanetçilik yapacak birisini asla kabul etmeyeceğiz.

Bugün vardığımız noktada madem seçimi ertelemiyorsunuz, madem bu skandal talimatnameye itiraz etmiyorsunuz, diyalog yoluna giderek onu aşmayı dahi denemiyorsunuz, madem ruhani biraderlerinizin hakkını aramıyorsunuz ve madem hiç bir sorgu­lamada bulunmadan, çocuklarımızın geleceğini mevcut kısırlığa mahkum ederek bu seçimi gerçekleştirmek istiyorsunuz, bizlerin de size verecek cevabımız olacaktır ve bu cemaat o cevabı size sandıkta ziyadesiyle verecektir.

3- Geride bıraktığımız 12 yılda Sayın Başepiskopos Aram Ateş­yan’ın önüne geçemeyenler, bugün kendisine karşı bir kara ittifak oluşturmuş durumdadır. Bu durumu üzüntü ve ibretle izlemekteyiz. Belirsiz ara dönem koşullarında kendilerinin de hataları tabii ki olmuştur. Ancak bugün Sayın Başepiskopos Ateşyan’ın temelli bir öz eleştiri yaptığını sevinerek gözlemlemekteyiz. Yaşananlardan ders alarak, önümüzdeki dönem için uygun kişi olarak onun öne çıktığını artık hissediyoruz. Toplumumuzda gittikçe daha geniş çevrelerin kendisini geçmişin tecrübesiyle geleceğin güvencesi addetme eğiliminde olduğunu gözlemlemekteyiz. Biz de bu seçim sürecinde Sayın Başepiskopos Ateşyan’ı destekliyoruz.

Tüm toplumumuzun, sandık başına gidecek olan tüm cemaat mensuplarımızın şunu bilmesini yararlı buluyoruz: Aram Srpazan’ın bugün artık şekillenmiş bir vizyonu, kafasında netleşmiş bir yönetim modeli var. Cemaat yaşantımızda olandan alarak, olmayandan ise hiç bir şey almadan, insanlarımıza hizmet üretmek ve yine bu yolla gençlerimizi çekmek. Okullarımızdan kiliselerimize kadar yaygınlaştırılmasını ön gördüğü model budur. Biz bu vizyonu sonuna kadar destekliyoruz ve bu sayede cemaatimizin daha farklı bir geleceğe kavuşacağına inanıyoruz.

Gelin Aram Srpazanımız’a güç verelim, çevresinde kenetlenelim ve hep birlikte toplumsal bir değişime yürüyelim.

Saygılarımızla...

Dikran GÜLMEZGİL


EPİSKOPOS SAHAK MAŞALYAN’A

ZORUNLU BİR YANIT

Ruhani biraderim, Patrik Kaymakamı Episkopos Sahak Maşalyan bugün sosyal medyada bir açıklama yapmış. Konu malum: Patrik seçimi sürecinde talimat­name gereği yurtdışında bulunan adaylara konulan engel. Bu bağlamda yapılan açık­la­manın içeriğinde birden fazla vesi­leyle şahsıma gönderme yapılmış durum­da. Şu kritik süreçte kimseyle polemiğe girme hevesinde olmamakla birlikte, kısaca bazı hususları toplumumuzun dikkatine sunmak arzusundayım.

1- Talimatnameyle ilgili yapılan toplantıların hiç birisinde söz almadım. Ben konuyla ilgili uyarılarımı zaten talimatname gelmeden basın yoluyla yapmıştım. Çünkü tenezzül edilen oyunların kokusunun çıka­cağını tahmin etmek zor değildi. Episkopos Maşalyan ve kendisini kuşatan şürekası tarafından yapılan toplantı imitasyonlarında söz almanın bir anlamı olamazdı. Dola­yısıyla Sayın Kaymakama ucuz ve gülünç yöntemlerle kendisine suç ortağı aramamasını salık vermekteyim. Aynen yakın geçmişte gözünü iktidar hırsı bürümüşken bana yapıştırdığı yaftalarla mukabele etmek isterim: Sistemin başı sizsiniz ve o sorumlulukla olanların ağırlığını taşımakla yükümlüsünüz. Halkımızın nezdinde söylediklerinizin ve yaptıklarınızın arasındaki uçurum büyüdükçe lütfen beni can simidi olarak kullanmayı aklınızdan geçirmeyin. Şimdiden uyarıyoruz.

2- Vekillikte örümcek bağlamış olmamla ilgili ilk kez konuşmuyorsunuz. Daha öncekilerde sessiz kalmayı tercih etmem anlaşılan sizi bayağı cesaretlendirmiş. Lütfen meydanın boş olduğu izlenimine kapılmayın. Lütfen toplumsal yaşamımızda yeni gerginliklere, yeni çalkantılara mahal verdiğiniz, tabiri caizse ağzınıza yüzünüze bulaştırdığınız şu kayma­kamlık döneminizi aklamak için bey­hude çabalar sarf ederken beni refe­rans almaktan, beni referans vermek­ten vaz geçiniz. Kırılgan nerval perfor­mansınızı zorlamamak adına sergile­diğim sabrı lütfen zorlamayınız. Sakın o aklı evvel fikir babalarınızın dol­duru­şuna gelerek önümüzdeki süreçte bana tekrar ilişmeyi aklınızdan geçirmeyin. Aksi halde doğacak ortamdan siz so­rum­lu olursunuz. Soğukkanlı duruşu­mu lütfen bir zaaf olarak algılamayınız.

3- Son olarak altını çizmekte yarar var. Daha dün gibi herkesin aklında, bu cemaatin her kesimini nasıl aşağıla­dığınız. Yöneticisine, ruhanisine ve de bu asil halka demediğinizi bırakma­dınız. Oturum başkanı olduğunuz Ruhani Kurulu uzvunuzla bir tuttunuz. Bırakıp gidecektiniz, patrik adaylarını da esirgememiştiniz. Unutuldu mu sanıyorsunuz? Bu cemaatin sizi affettiğini mi sanıyorsunuz? Kumpaslarla kaymakam seçilince, bu asil cemaati de satın alabileceğiniz hissine mi kapıldınız? Bu toplumun kaderi, bir sonraki öfke nöbetinizde ağzınızdan çıkacak olanı kulağınız duymadan ne potlar kıracağınızı beklemek ya da bunun endişesi içerisinde yaşamak mıdır?

Hayır! Hayır! Hayır!

Lütfen artık kendinize çeki düzen veriniz. Bırakın halkımızı manipüle etmeyi, bırakın bu toplumun iradesinin önüne yeni yapay engeller çıkartmayı. Sakin ve dürüst olmayı deneyin ki her şey daha kolay yürüsün.